İngilizce For, With, To, About, Of, By, Around Kullanımı, Anlamları ve Örnek Cümleler

22 Nis 2025

İngilizce For, With, To, About, Of, By, Around Kullanımı, Anlamları ve Örnek Cümleler

İngilizce dilinde bazı gramer yapılarını öğrenmek ne kadar önemli olsa da, edatlar anlamın doğru bir şekilde iletilmesinde büyük rol oynar. Çünkü edatlar, cümledeki diğer kelimelerle birleşerek farklı anlamlar yaratabilir. Örneğin, for, with, to, about, by, around, of gibi edatlar, bir cümlede anlamı doğru ifade edebilmek için oldukça önemlidir. Dolayısıyla, bu edatları ve her birinin cümlelere kattığı anlamları doğru öğrenmek gerekir. Bu yazımızda İngilizce for, with, to, about, of, by, around gibi edatların kullanımlarına, anlamlarına ve örnek cümlelerine bakacağız.

İngilizce “For” Kullanımı ve Örnek Cümleler

FOR nesneden önce kullanıldığında “için,” fiilden hemen önce kullanılırsa fiilin sonuna “ing” takısı ekleyerek “için,” bir zaman ifadesinden önce kullanıldığında ise “süreyle” anlamlarına gelmektedir.

I bought some coffee for you.
(Senin için kahve aldım.)

I will not be here for two hours.
(2 saat boyunca burada olmayacağım.)

These boots are made for walking in the rain.
(Bu botlar yağmurda yürümek için yapılmıştır.)

I’m going to the store for some groceries.
(Bazı yiyecekler için markete gidiyorum.)

İngilizce “With” Kullanımı ve Örnek Cümleler 

"With" kelimesi, İngilizcede "beraber" veya "birlikte" anlamlarını ifade etmek için yaygın bir şekilde kullanılır. Bu kelime, Türkçedeki ile ve -lı, -li eklerine benzer işlevler üstlenir. “With” kullanıldığında cümlenin anlamına göre farklı anlamlar kazanabilir. Hem birlikte yapılan eylemleri hem de ait olma ya da sahiplik ilişkilerini göstermek için kullanılır. Bu tür kullanım örnekleri, "with" kelimesinin farklı bağlamlarda nasıl işlediğini ve cümlelere kattığı anlamları daha iyi anlamanıza yardımcı olur. 

Birlikte yapılma anlamında “with” 

  • They played soccer with their friends after school. 
    (Okuldan sonra arkadaşlarıyla birlikte futbol oynadılar.) 
     
  • She painted the picture with watercolors. 
    (Resmi sulu boyalarla yaptı.) 
     
  • I made this salad with tomatoes, cucumbers, and lettuce. 
    (Bu salatayı domates, salatalık ve marullarla yaptım.) 
     
  • I will go shopping with my sister this weekend. 
    (Bu hafta sonu kız kardeşimle birlikte alışverişe gideceğim.) 
     
  • Do you want to have lunch with me today? 
    (Bugün benimle birlikte öğle yemeği yemek ister misin?) 
     
  • We went to the concert with our parents last night. 
    (Dün gece konseri ailemizle birlikte gittik.) 
     
  • He repaired the bike with some tools from the garage. 
    (Bisikleti garajdan bazı aletlerle tamir etti.) 
     
  • She enjoys cooking dinner with her friends on weekends. 
    (Hafta sonları arkadaşlarıyla birlikte akşam yemeği yapmaktan keyif alır.) 
     
  • I studied for the exam with my classmates in the library. 
    (Sınav için sınıf arkadaşlarımla birlikte kütüphanede çalıştım.) 
     
  • We spent the afternoon with our grandparents at the park. 
    (Öğleden sonrayı büyüklerimizle birlikte parkta geçirdik.) 
     

Ait olma anlamında “with” 

  • The boy with the blue shirt is my cousin. 
    (Mavi gömlekli çocuk benim kuzenim.) 
     
  • The woman with a green scarf is my aunt. 
    (Yeşil atkılı kadın benim halam.) 
     
  • The house with the red door belongs to my grandparents. 
    (Kırmızı kapılı ev, büyüklerime ait.) 
     
  • They live in a house with a big garden. 
    (Büyük bir bahçesi olan bir evde yaşıyorlar.) 
     
  • The man with the black hat is my uncle. 
    (Siyah şapkalı adam benim amcam.
     
  • The dog with brown fur is very friendly. 
    (Kahverengi tüylü köpek çok dost canlısıdır.
     
  • She has a friend with a blue car. 
    (Mavi arabası olan bir arkadaşı var.
     
  • The girl with the pink shoes is in my class. 
    (Pembe ayakkabılı kız benim sınıfımda.
     
  • The restaurant with the sea view is very popular. 
    (Deniz manzaralı restoran çok popüler.
     

Eşlik etme anlamında (sahiplik veya birlikte hareket etme durumlarında) “with” 

  • I’m going to the cinema with my colleagues. 
    (Arkadaşlarımla birlikte sinemaya gidiyorum.) 
     
  • She went to the concert with her brother. 
    (Kardeşiyle birlikte konsere gitti.) 
     
  • He’s traveling to Italy with his parents this summer. 
    (Bu yaz ailesiyle birlikte İtalya'ya seyahat ediyor.) 
     
  • We went to the park with our neighbors last weekend. 
    (Geçen hafta sonu komşularımızla birlikte parka gittik.) 
     
  • She is having dinner with her friends at the restaurant. 
    (Arkadaşlarıyla restoranda akşam yemeği yiyor.
     
  • I’ll be going to the party with my cousin. 
    (Partiye kuzenimle gideceğim.
     
  • They went hiking with their dog in the mountains. 
    (Köpekleriyle dağlarda yürüyüşe çıktılar.
     
  • He’s working on the project with his team members. 
    (Projeyi takım arkadaşlarıyla üzerinde çalışıyor.
     
  • We’re taking a road trip with our grandparents this summer. 
    (Bu yaz büyüklerimizle yolculuğa çıkıyoruz.)

İngilizce “To” Kullanımı ve Örnek Cümleler

 “To” kelimesi, Türkçedeki "-e, -a" yönelme ekine benzer bir işlevi vardır. Hem isimlerle kullanıldığında bir yönelme, bir hedefe doğru hareket anlamı katar hem de fiillerle kullanıldığında fiilleri mastar hale getirerek "-mek, -mak" anlamı verir. Ayrıca, fiillerle kullanıldığında "için" anlamı da ortaya çıkar. Bu şekilde, "to" kelimesi İngilizcede önemli bir edat olup, anlamı duruma göre değişir. “To” kelimesinin bu şekilde kullanımı, İngilizceye yönelik dil becerilerini geliştirirken anlamın nasıl değişebileceğini daha iyi kavrayabilmeyi sağlar. 

İsimlerle kullanıldığında yönelme anlamı veren “to” şöyledir. 

  • She is walking to the park. 
    (O, parka doğru yürüyor.) 
     
  • We are going to the beach this weekend. 
    (Bu hafta sonu plaja gideceğiz.) 
     
  • I need to go to the store for some groceries. 
    (Biraz alışveriş yapmak için mağazaya gitmem gerekiyor.) 
     
  • They moved to a new house last year. 
    (Geçen yıl yeni bir eve taşındılar.) 
     
  • She’s heading to the airport to catch her flight. 
    (O, uçağını yakalamak için havalimanına doğru gidiyor.
     
  • We’re going to the museum to see the new exhibit. 
    (Yeni sergiyi görmek için müzeye gidiyoruz.
     
  • I’ll send the letter to my friend tomorrow. 
    (Mektubu yarın arkadaşıma göndereceğim.
     
  • They are traveling to Paris next month for vacation. 
    (Onlar, gelecek ay tatil için Paris’e seyahat edecekler.
     
  • I walked to the library to borrow some books. 
    (Kitap ödünç almak için kütüphaneye yürüdüm.
     

Fiillerle kullanıldığında "-mek, -mak" anlamını katan “to” aşağıdaki gibidir. 

  • I am planning to study abroad next year. 
    (Gelecek yıl yurt dışında eğitim almak planım var.) 
     
  • She decided to join the team after the interview. 
    (Mülakattan sonra takıma katılmaya karar verdi.) 
     
  • He seems to be tired after the workout. 
    (Egzersiz yaptıktan sonra yorgun görünüyor.) 
     
  • I hope to visit Italy this summer. 
    (Bu yaz İtalya’yı ziyaret etmeyi umuyorum.) 
     
  • I forgot to call my friend yesterday. 
    (Dün arkadaşımı aramayı unuttum.
     
  • She promised to help me with the project. 
    (Projeyle ilgili bana yardımcı olacağına söz verdi.
     
  • He hopes to finish his work before the deadline. 
    (İşini teslim tarihinden önce bitirmeyi umuyor.
     
  • They plan to travel to Japan next year. 
    (Gelecek yıl Japonya'ya seyahat etmeyi planlıyorlar.
     
  • We need to discuss the budget in the meeting. 
    (Toplantıda bütçeyi tartışmamız gerekiyor.
     

Fiillerle kullanıldığında "için" anlamını veren “to” böyledir. 

  • I’m going to the supermarket to buy some fruit. 
    (Biraz meyve almak için süpermarkete gidiyorum.) 
     
  • She is studying hard to pass the exam. 
    (Sınavı geçmek için çok çalışıyor.) 
     
  • They arrived early to get good seats for the concert. 
    (Konser için iyi yerler almak amacıyla erken geldiler.) 
     
  • He is practicing every day to improve his skills. 
    (Yeteneklerini geliştirmek için her gün çalışıyor.) 
     
  • She is saving money to buy a new laptop. 
    (Yeni bir dizüstü bilgisayar almak için para biriktiriyor.
     
  • They are working late to finish the project on time. 
    (Projeyi zamanında bitirebilmek için geç saatlere kadar çalışıyorlar.
     
  • I’m learning English to communicate better during my travels. 
    (Seyahatlerimde daha iyi iletişim kurabilmek için İngilizce öğreniyorum.
     
  • We went to the library to find some information for our research. 
    (Araştırmamız için bazı bilgileri bulmak amacıyla kütüphaneye gittik.
     
  • He went to the gym to get in better shape. 
    (Daha iyi bir fiziksel formda olmak için spor salonuna gitti.

İngilizce “About” Kullanımı ve Örnek Cümleler

“About” kelimesi, Türkçede “ilgili,” “hakkında,” ve “dair” gibi anlamlara gelir. Bu edat, genellikle bir konu, kişi veya olay üzerine konuşurken kullanılır. “About”, bir şeyin detaylarına ya da kapsamına dair bilgi verirken önemli bir edattır. Bu kullanım, özellikle bir konu hakkında derinlemesine konuşmak ya da anlatmak için yaygın olarak tercih edilir. 

Konu hakkında bilgi vermek için kullanıldığında “about” 

  • She was telling me all about her new job. 
    (Bana yeni işi hakkında her şeyi anlatıyordu.) 
     
  • I have read a lot about the benefits of exercise. 
    (Egzersizin faydaları hakkında çok şey okudum.) 
     
  • We should talk about the project tomorrow. 
    (Yarın proje hakkında konuşmalıyız.) 
     
  • I’ve heard a lot about your new book. 
    (Yeni kitabın hakkında çok şey duydum.) 
     
  • She asked me some questions about the company's history. 
    (Şirketteki tarih hakkında bana bazı sorular sordu.
     
  • I’ve been reading articles about climate change recently. 
    (Son zamanlarda iklim değişikliği hakkında makaleler okuyordum.
     
  • We had a discussion about the new marketing strategy. 
    (Yeni pazarlama stratejisi hakkında bir tartışma yaptık.
     
  • They gave a presentation about the latest technology trends. 
    (Son teknoloji trendleri hakkında bir sunum yaptılar.
     
  • I’m interested in learning more about different cultures. 
    (Farklı kültürler hakkında daha fazla bilgi edinmekle ilgileniyorum.
     

Bir kişi veya durumla ilgili bilgi aktarırken “about” 

  • Do you know anything about the new teacher? 
    (Yeni öğretmen hakkında bir şey biliyor musun?) 
     
  • I don’t know much about this city yet. 
    (Henüz bu şehir hakkında pek bir şey bilmiyorum.) 
     
  • There was a lot to discuss about the meeting yesterday. 
    (Dün toplantı hakkında tartışılacak çok şey vardı.) 
     
  • Can you tell me something about your experience with the company? 
    (Bana şirketle ilgili deneyiminizden bir şeyler anlatabilir misiniz?) 
     
  • I’ve heard a lot about the new movie that’s coming out next week. 
    (Gelecek hafta vizyona girecek yeni film hakkında çok şey duydum.) 
     
  • Do you know anything about the event happening this weekend? 
    (Bu hafta sonu yapılacak etkinlik hakkında bir şeyler biliyor musun?) 
     
  • She told me about her recent trip to Japan. 
    (Son gezisiyle ilgili Japonya'dan bana bahsetti.) 
     
  • I need to ask you about the new project we’re starting next month. 
    (Gelecek ay başlayacağımız yeni proje hakkında sana bir şeyler sormam gerekiyor.) 
     
  • Can you share more about your experience working abroad? 
    (Yurtdışında çalışma deneyimin hakkında daha fazla paylaşır mısın?)

İngilizce “Of” Kullanımı ve Örnek Cümleler

"Of" edatı, İngilizce cümlelerde sahiplik, aitlik veya bir şeyin parçası olma anlamlarını ifade eder. Türkçedeki "-nin, -nın" eklerine benzer şekilde, bir şeye aitlik katmak için kullanılır. "Of" edatı, sahiplik ve aitlik anlamlarının yanı sıra bir durumun ya da nesnenin bir parçası olduğunda veya bir şeyin sonucunu belirtirken de kullanılır. Bu, cümlenin anlamını daha derinleştirir ve hangi öğenin hangi şeye ait olduğunu netleştirir. 

Sahiplik anlamında kullanıldığında “of” 

  • The keys of the car are on the table. 
    (Arabanın anahtarları masanın üzerinde.) 
     
  • The picture of my family is hanging on the wall. 
    (Ailemizin fotoğrafı duvarda asılı.) 
     
  • This is a collection of rare coins. 
    (Bu, nadir paraların bir koleksiyonudur.) 
     
  • The color of the sky is amazing today. 
    (Gökyüzünün rengi bugün harika.
     
  • The pages of the book are yellow and old. 
    (Kitabın sayfaları sararmış ve eski.
     
  • This is the story of my life. 
    (Bu, benim hayatımın hikayesi.
     
  • The sound of the waves is so relaxing. 
    (Dalgaların sesi çok rahatlatıcı.
     
  • The smell of fresh bread filled the house. 
    (Taze ekmek kokusu evi doldurdu.
     

Bir parçayı veya belirli bir öğeyi ifade ederken “of” 

  • The sound of the waves is so relaxing. 
    (Dalgaların sesi çok rahatlatıcı.) 
     
  • She showed me a photo of her childhood. 
    (Bana çocukluğuna ait bir fotoğraf gösterdi.) 
     
  • He gave me a list of things to do. 
    (Yapmam gereken şeylerin bir listesini verdi.) 
     
  • I heard the voice of the singer during the concert. 
    (Konser sırasında şarkıcının sesini duydum.
     
  • She gave me a piece of cake. 
    (Bana bir dilim kek verdi.
     
  • I bought a bottle of water. 
    (Bir şişe su aldım.
     
  • He handed me a map of the city. 
    (Bana şehrin haritasını verdi.
     
  • They showed us a video of the event. 
    (Bize etkinliğin bir videosunu gösterdiler.
     

Bir şeyin bir sonucu ya da sebebi olarak kullanıldığında “of” 

  • Success is the result of hard work and dedication. 
    (Başarı, sıkı çalışma ve adanmışlığın sonucudur.) 
     
  • The success of the project depends on everyone's contribution. 
    (Projenin başarısı herkesin katkısına bağlıdır.) 
     
  • The beauty of the city is truly breathtaking. 
    (Şehrin güzelliği gerçekten nefes kesicidir.) 
     
  • The failure of the plan was due to poor communication. 
    (Planın başarısızlığı, kötü iletişimden kaynaklanıyordu.
     
  • The happiness of the children made the parents proud. 
    (Çocukların mutluluğu, ebeveynlerini gururlandırdı.
     
  • The strength of the team comes from their cooperation. 
    (Takımın gücü, onların işbirliğinden gelir.
     
  • The cause of the delay was the heavy traffic. 
    (Gecikmenin sebebi yoğun trafikti.
     
  • The quality of the product is the result of years of research. 
    (Ürünün kalitesi, yıllarca süren araştırmanın sonucudur.)

İngilizce “By” Kullanımı ve Örnek Cümleler

"By" edatı, Türkçede "tarafından," "aracılığıyla," ve fiillerle kullanılan "-erek, -arak" eklerinin verdiği anlamları ifade eder. Bu edat, bir eylemi yapma yolunu veya yöntemi belirtirken kullanılır. "By," aynı zamanda bir şeyin nasıl yapıldığını, hangi araç veya yöntemle gerçekleştirildiğini göstermek için oldukça yaygındır. Bu edat, bir eylemi hangi araçla, yöntemle veya süreçle gerçekleştirildiğini vurgulayan önemli bir dil aracıdır. Hem fiziksel hem de soyut anlamda, bir eylemin nasıl yapıldığını açıklarken oldukça işlevsel bir kullanımı vardır. 

Bir eylemin nasıl gerçekleştirildiğini veya hangi yöntemle yapıldığını ifade ederken “by” 

  • I travel to work by train. 
    (İşe trenle gidiyorum.) 
     
  • She improved her English skills by practicing every day. 
    (Her gün pratik yaparak İngilizce becerilerini geliştirdi.) 
     
  • They raised money for charity by organizing a concert. 
    (Bir konser düzenleyerek hayır kurumuna para topladılar.) 
     
  • He sent the package by courier. 
    (Paketi kargo ile gönderdi.
     
  • We can learn a lot by reading books. 
    (Kitaplar okuyarak çok şey öğrenebiliriz.
     
  • She learned to play the piano by taking lessons. 
    (Piyano çalmayı, dersler alarak öğrendi.
     
  • The company grew by expanding into new markets. 
    (Şirket, yeni pazarlara açılarak büyüdü.
     
  • He fixed the car by watching tutorial videos online. 
    (Arabayı, çevrimiçi eğitim videolarını izleyerek tamir etti.
     
  • They succeeded by working together as a team. 
    (Bir takım olarak birlikte çalışarak başarılı oldular.
     

Bir şeyin belirli bir şekilde yapıldığını gösterirken “by” 

  • I learned to cook by watching online videos. 
    (Yemek yapmayı çevrimiçi videolar izleyerek öğrendim.) 
     
  • He improved his health by jogging every morning. 
    (Her sabah koşarak sağlığını iyileştirdi.) 
     
  • She became successful by working hard and staying focused. 
    (Çok çalışarak ve odaklanarak başarılı oldu.) 
     
  • He learned to drive by practicing every weekend. 
    (Her hafta sonu pratik yaparak araba sürmeyi öğrendi.) 
     
  • They improved their skills by attending workshops. 
    (Becerilerini, atölye çalışmalarına katılarak geliştirdiler.) 
     
  • She lost weight by following a healthy diet. 
    (Sağlıklı bir diyet uygulayarak kilo verdi.) 
     
  • I increased my productivity by organizing my tasks. 
    (Görevlerimi düzenleyerek verimliliğimi artırdım.) 
     
  • He fixed the computer by restarting it. 
    (Bilgisayarı, yeniden başlatarak tamir etti.) 
     
  • We solved the problem by collaborating with others. 
    (Problemi, başkalarıyla işbirliği yaparak çözdük.) 
     

Bir eylemin sonuçlanma şekli veya süreci hakkında “by” 

  • By exercising regularly, you can feel more energetic. 
    (Düzenli egzersiz yaparak daha enerjik hissedebilirsiniz.) 
     
  • By listening carefully, you can avoid misunderstandings. 
    (Dikkatlice dinleyerek yanlış anlamalardan kaçınabilirsiniz.) 
     
  • By studying harder, he passed all his exams with good grades. 
    (Daha çok çalışarak tüm sınavlarını iyi notlarla geçti.) 
     
  • By practicing daily, she became an expert in playing the piano. 
    (Günlük pratik yaparak piyano çalmada bir uzman oldu.) 
     
  • By taking breaks often, he improved his focus during work. 
    (Sık sık ara vererek iş sırasında odaklanmasını geliştirdi.) 
     
  • By saving money every month, they were able to buy a house. 
    (Her ay para biriktirerek bir ev satın almayı başardılar.) 
     
  • By communicating clearly, we can prevent confusion in the team. 
    (Açıkça iletişim kurarak takımda karışıklığı engelleyebiliriz.) 
     
  • By volunteering at the shelter, she gained valuable experience. 
    (Barınakta gönüllü olarak değerli deneyimler kazandı.) 
     
     

Bir aracın veya yöntem aracılığıyla bir eylemin yapılması “by” 

  • I communicate with my colleagues by email. 
    (Meslektaşlarımla e-posta aracılığıyla iletişim kuruyorum.) 
     
  • She prefers to send her documents by fax. 
    (Belgelerini faksla göndermeyi tercih ediyor.) 
     
  • You can apply for the job by submitting your resume online. 
    (İşe başvuruyu çevrimiçi özgeçmişinizi göndererek yapabilirsiniz.) 
     
  • We can share the files by using cloud storage. 
    (Dosyaları bulut depolama kullanarak paylaşabiliriz.
     
  • She bought the tickets by credit card. 
    (Biletleri kredi kartı ile aldı.
     
  • He received the invitation by post. 
    (Davetiyeyi posta yoluyla aldı.
     
  • You can track your order by checking the online portal. 
    (Siparişinizi çevrimiçi portalı kontrol ederek takip edebilirsiniz.
     
  • They managed to resolve the issue by calling customer support. 
    (Müşteri desteğini arayarak sorunu çözmeyi başardılar.
     
  • I booked my flight by using a travel website. 
    (Uçuşumu bir seyahat sitesi kullanarak rezervasyon yaptım.)

İngilizce “Around” Kullanımı ve Örnek Cümleler

"Around" edatı, Türkçede "etrafında," "civarında," "buralarda" gibi anlamlarla kullanılır ve bir yerin çevresi ya da yakın çevresini ifade eder. Ayrıca bir şeyin etrafında gerçekleşen hareketleri veya aktiviteleri anlatırken de kullanılır. Bu edat, genellikle bir yerin veya zamanın yaklaşık konumunu belirterek, bir alanın etrafındaki genel durumu anlatmaya yarar. "Around" edatının kullanımı, hem zaman hem de mekân açısından oldukça geniştir. Hem somut hem de soyut durumları anlatırken kullanılabilir ve cümlenin anlamına farklı açılardan katkı sağlar. 

Bir yerin civarı ya da etrafı hakkında konuşurken “around” 

  • We decided to take a walk around the park. 
    (Parkın etrafında bir yürüyüş yapmaya karar verdik.) 
     
  • I saw a couple of shops around the corner. 
    (Köşede birkaç dükkan gördüm.) 
     
  • There are many cafes around the square. 
    (Meydanın etrafında birçok kafe var.) 
     
  • I live around here, not too far from this street. 
    (Burada yaşıyorum, bu caddeden çok uzak değil.) 
     
  • There are a lot of beautiful parks around the city. 
    (Şehir etrafında birçok güzel park var.) 
     
  • We walked around the museum to explore all the exhibits. 
    (Müzenin etrafında yürüyerek tüm sergileri keşfettik.) 
     
  • You can find some great restaurants around the corner. 
    (Köşede harika restoranlar bulabilirsiniz.) 
     
  • The children were playing around the playground. 
    (Çocuklar oyun alanının etrafında oynuyorlardı.) 
     
  • There are some interesting shops around this area. 
    (Bu bölgede ilginç birkaç dükkan var.)
     
  • I’ll meet you around the coffee shop.
    (Sizi kahve dükkanının etrafında bulacağım.)
     

Zaman dilimindeki belirsizlik ya da yakınlık ifade ederken “around” 

  • Let’s have dinner around six o’clock. 
    (Akşam yemeğimizi saat altı civarında yiyelim.) 
     
  • I’ll call you around noon. 
    (Öğle saatlerinde seni arayacağım.) 
     
  • I should be home around 9 p.m. 
    (Saat dokuz civarında evde olmalıyım.) 
     
  • The train arrives around 15 minutes late. 
    (Tren yaklaşık 15 dakika geç geliyor.) 
     
  • The meeting will start around 10 a.m. 
    (Toplantı sabah 10 civarında başlayacak.
     
  • I’ll be there around 3 o’clock. 
    (Saat 3 civarında orada olacağım.
     
  • We can go for a walk around 7 in the evening. 
    (Akşam 7 civarında yürüyüşe çıkabiliriz.
     
  • I think the movie will start around 8 p.m. 
    (Filmin saat 8 civarında başlayacağını düşünüyorum.
     
  • The bus should arrive around 5 minutes. 
    (Otobüs yaklaşık 5 dakika içinde varmalı.
     
  • Let’s meet around Friday afternoon. 
    (Cuma öğleden sonra civarında buluşalım.
     

Belli bir grup etrafında ya da etrafında toplanma anlamında “around” 

  • Everyone gathered around the campfire to tell stories. 
    (Herkes kamp ateşinin etrafında toplanıp hikayeler anlattı.) 
     
  • They were sitting around the table discussing the project. 
    (Projeyi tartışarak masanın etrafında oturuyorlardı.) 
     
  • Children were playing around the playground. 
    (Çocuklar oyun alanının etrafında oynuyorlardı.) 
     
  • The dogs ran around the yard, having fun. 
    (Köpekler bahçenin etrafında koşarak eğleniyorlardı.) 
     
  • We gathered around the fountain to take pictures. 
    (Havuzun etrafında fotoğraf çekmek için toplandık.
     
  • The kids sat around the teacher, listening to the story. 
    (Çocuklar öğretmenin etrafında oturup hikayeyi dinliyorlardı.
     
  • They built a circle around the bonfire. 
    (Onlar ateşin etrafında bir çember oluşturdu.
     
  • People were standing around the stage, waiting for the concert to start. 
    (İnsanlar sahnenin etrafında duruyor, konserin başlamasını bekliyorlardı.
     
  • We had a picnic around the lake last weekend. 
    (Geçen hafta sonu göletin etrafında piknik yaptık.
     
  • The animals gathered around the food to eat. 
    (Hayvanlar yemek etrafında toplanıp yemeye başladılar.)
     

Bir yerin etrafında yapılan gezinti ya da hareket anlatılırken “around”

  • I walked around the city center to explore the shops. 
    (Mağazaları gezmek için şehir merkezinin etrafında yürüdüm.) 
     
  • We went around the lake to find the best spot for a picnic. 
    (Piknik için en iyi yeri bulmak amacıyla göletin etrafını dolaştık.) 
     
  • He drove around the neighborhood looking for a parking space. 
    (Bir park yeri arayarak mahallede dolaştı.) 
     
  • We biked around the park to enjoy the fresh air. 
    (Temiz havanın tadını çıkarmak için parkın etrafında bisiklet sürdük.
     
  • She strolled around the museum to admire the artwork. 
    (Sanat eserlerini takdir etmek için müzenin etrafında dolaştı.
     
  • I walked around the block to clear my mind. 
    (Aklımı temizlemek için bloğun etrafında yürüdüm.
     
  • They explored around the village to see the historical landmarks. 
    (Tarihi simge yapıları görmek için köyün etrafını gezdiler.
     
  • We drove around the island to discover hidden beaches. 
    (Gizli plajları keşfetmek için adanın etrafını dolaştık.
     
  • He ran around the track for his daily workout. 
    (Günlük egzersizi için pistin etrafında koştu.

İngilizce For, With, To, About, By, Around, Of Kullanımı, Anlamları ve Örnek Cümleler Hakkında Sık Sorulan Sorular

For nerelerde kullanılır? 
İngilizcede “for” neden belirtmek için veya sık sık amaç ve belirli bir süreyi ifade etmek amacıyla kullanılır. 
 
To nasıl kullanılır? 
"To" İngilizce'de genellikle yönelme, amaç belirtme ve sahiplik anlamında üç ana şekilde kullanılır. "I’m going to the store" (Mağazaya gidiyorum) cümlesinde olduğu gibi, bir hedef ya da yer belirtilir. Fiil öncesinde kullanılarak "-mek, -mak" anlamını verir. Bu kullanım, bir eylemin amacı veya nedeni hakkında bilgi verir. Örnek olarak, "I need to study" (Çalışmam gerek) cümlesi verilebilir. Bir şeyin kime ait olduğunu ifade etmek için kullanılır. Örneğin, "The book belongs to me" (Kitap bana ait) cümlesinde olduğu gibi, sahiplik durumu belirtilir. 

 
İngilizce About to Ne Demek? 
"About to" İngilizce'de bir eylemin çok yakında, hemen gerçekleşmek üzere olduğunu ifade etmek için kullanılır. Bir eylemin hemen yapılmak üzere olduğunu belirtir. 
 

About around farkı nedir? 

“About”, bir konu, durum veya şey hakkında bilgi verirken kullanılırken; “around” ise bir yerin etrafında dolaşmak, yaklaşık bir zaman veya miktar ifade etmek için kullanılır.