İngilizce Atasözleri ve Türkçe Anlamları
04 May 2018
Her kültür hayat üzerine söylenmiş güzel sözlere ve tavsiyelere sahiptir. Bu sözlere atasözleri denir. Atasözleri ve deyimler bir ülkenin kültürüne dair en önemli ipuçlarıdır. Her kültürde olduğu gibi İngilizcede de özlü sözler vardır ve dili öğrenirken günlük hayatta çok sık kullanılan tabirleri ve atasözlerini bilmek önemlidir. Türkçe’de atasözleri olarak geçen bu cümleler İngilizce’de “proverbs” olarak adlandırılır.
İngilizcede yaygın olarak kullanılan atasözlerini ve ne anlama geldiklerini aşağıda özetledik.
“You can’t judge a book by its cover.”
Anlamı : Kimseyi dış görünüşüne göre yargılayamazsın.
“You can’t make an omelette without breaking some eggs first.”
Anlamı : Yumurtaları kırmadan omlet yapamazsın. Yani bazen bazı şeyleri başarmak için birilerini incitmek ya da kırmak zorunda kalabiliriz.
“A leopard can’t change its spots.”
Anlamı : Huylu huyundan vazgeçmez. Can çıkar huy çıkmaz. “bir huy, alışkanlık edinmiş kişiyi bu huyundan, alışkanlığından vazgeçirmek için ne denli uğraşılsa boştur, insanın huyu değişmez” anlamında söylenir.
“Every cloud has a silver lining.”
Anlamı : Her şeyde/işte bir hayır vardır. “olan biten her işi, başka biçime sokmak elimizde olmadığına göre, iyiye yormak gerekir, bu insanı kötümser olmaktan kurtarır” anlamında söylenir.
“The grass is always greener on the other side of the fence.”
Anlamı : İnsanlar sahip olmadıkları şeyleri gözlerinde büyütür ve daha çok isterler. Davulun sesi uzaktan hoş gelir. Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür.
"Two wrongs don't make a right."
Anlamı : İki yanlış bir doğru etmez. Yani size kötü şeyler yaptığı için birisinden intikam almaya çalışmanın yalnızca daha fazla kötü şey yaşamanıza neden olacağını söyler.
"The pen is mightier than the sword."
Anlamı : Kalem kılıçtan keskindir. Yazı gücünün, bilginin, düşünce gücünün, kaba kuvvetten daha ezici bir güç olduğunu vurgular.
"When in Rome, do as the Romans."
Anlamı : “Romadayken, bir romalı gibi yap.” Daha çok yurtdışına çıkıldığında, farklı yaşayan insanlarla karşılaşıldığı zaman, oraya ayak uydurmak ve onlar nasıl yaşıyorsa öyle yaşamak anlamında kullanılan söz.
"The squeaky wheel gets the grease."
Anlamı : “Gıcırtılı tekerlek yağ alır.” Eğer bir şey hakkında şikâyetçi olursanız daha iyi bir hizmet alabilirsiniz. Eğer sabırla beklerseniz, kimse size yardımcı olmayacaktır. Türkçe de daha çok “Ağlamayan çocuğa meme vermezler.” şeklinde kullanılır.
"Fortune favors the bold."
Anlamı : Şans cesur olandan yanadır. Cesurca istediklerinin peşinden giden insanlar, güvenli bir şekilde yaşamaya çalışan insanlardan daha başarılıdır.
"Hope for the best, but prepare for the worst."
Anlamı : En iyiyi umut et ama en kötüsü için de hazırlıklı ol.
"Better late than never."
Anlamı : Geç olsun güç olmasın. Amaca geç ulaşmak, hiç ulaşamamaktan daha iyidir.
"Birds of a feather flock together."
Anlamı : İt ulur, birbirini bulur. Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş. İnsanlar kendilerine benzeyen kişilerle beraber vakit geçirirler.
"Keep your friends close and your enemies closer."
Anlamı : Dostlarını yakın, düşmanlarını daha yakın tut. Eğer bir düşmanınız varsa ona açık bir savaş ilan etmektense, arkadaşınız gibi davranın. Bu sayede sizin için ne planladıklarını öğrenebilirsiniz.
"The early bird catches the worm."
Anlamı : Erken kalkan yol alır. Yapacakları işe erken girişenler kazançlı olurlar, işlerinde ilerlerler.